Bir Sivas'lı uğruna
Önceki haftalarda bir gün, bir arkadaşımla avm otoparkında mahsur kaldık. Otoparktan çıkan yolların kötü tasarlanması sebebiyle, arabaya binmemizle dışarıya çıkmamız arasında bir saat kadar vakit geçti. Sıkışmamızın ilk başlarında, yukarı katlardan birinden (biz -2'deydik) zurna sesi duyduk, hatta ben "acaba düğün konvoyu filan mı var" diye düşündüm, sonradan anladık ki o da sıkışmış başka birinin radyosuymuş. Bu sırada kendimizi şarkı açarken bulduk, ikimiz de Sivaslı1 olduğumuz için Sivas düğün şarkılarına sıra geldi ve bu sayede iki şey öğrendim.
Otoparkta yeterince uzun süre mahsur kalınca bir noktada zurnaya sıra geliyor.
Ayaz Aydın'dan Bir Sivaslı Uğruna şarkısı.2
Şarkı kafama takıldıkça açıp dinlemeye başladım ve fark ettim ki müzik ve sözler kadar klipte de inanılmaz bir dünya var. Şimdi de sizi, değerli okuyucum, beraber bu dünyayı keşfetmeye çağırıyorum.
I. Dünya: Sözler
İlk olarak sözlere bakalım. Şair diyor ki:
Kızlar gelse, dizilseler sürüyle, sürüyle,
Dönüp bakmam, işim olmaz biriyle, gardaş.
Daha ilk dizelerden sert bir giriş yaptık. Bağlamdan çıkarıp kadınlardan oluşan bir gruba sürü diye bahsetmesinden de, bağlamın içinden kadınlarla olabilecek tek işin romantik olmasından da tutmaya çalışsak feminist bir pencereden problemli sözler. Bu anlamda daha iyiye de gitmeyecek. Fakat dizelerin mesajı iletmekteki başarısını da inkar edemeyiz. Şairin gözü kimseyi görmüyor,
çünkü: Yanıyom, bir Sivaslı uğruna Ölüyom, ben yarimin yoluna Yaralı, bak bu gönlüm yaralı Zaralı, zaten yarim Zaralı
Her şey çok net. Kafamızda hiç soru yok. Şairin Sivas'ın bir ilçesi olan Zara'lı bir sevdiği var ve bu sebeple başka kimseyle ilgilenmiyor. Sözlerin devamında da bu mesaj tekrarlıyor.
Ben bu şarkıyı ilk olarak Spotify'dan dinledim, bu sebeple ne Ayaz Aydın'ın neye benzediğini ne de sözlerin yazıldığı kültürel dünyayı biliyordum. Beni ilk olarak şarkının samimiyeti ve duruluğu etkiledi. "Metaformuş, ad aktarmasıymış, teşbih-i beliğ'miş hiç vakit kaybetmeyen şair derdi neyse en etkin şekilde anlatıyor." Diye düşündüm. Söz sanatları elbette güzel, ama düğünde halay çektiğiniz şarkının bireyin toplum içindeki yalnızlığını filan anlatmasını ister misiniz? Ben istemem, özellikle de düğünlerde halay çekmeye korktuğum için. Nitekim bir başka popüler düğün şarkısı olan erik dalında da konunun çevresinden bir adım dahi dolaşılmıyor. Fakat sanatçı gönül durur mu? Durmamış ve hikaye anlatmaya olan hevesini klipe götürmüş.
II. Dünya: Klip
Klip Sivas'ın olduğuna inandığım bir şehir meydanında, dönen arabalarla başlıyor. Kahramanımız, Ayaz Aydın çarşıda bir kafe'de arkadaşıyla buluşuyor. Arkadaşı'nın masasında iki de kadın var. Ayaz bunlardan birini tanıyor, tıpkı arkadaşı gibi "oo nabersin" dercesine hareketler yapıyorlar. Fakat bir de son kadın var ki, kamera açılarından anladığımız kadarıyla Ayaz bu kadını tanmıyor, tanışırken de etkileniyor. Tanışırken elleriyle tokalaşıyor gibiler, ya da yumruklaşıyorlar, bilmiyoruz çünkü etkilenmelerini yakalamak isteyen kamera yüzlere zoom yapmış. Klibin tarihine baktığımda 6 yıl önce çekildiğini gördüm, bu sebeple koronada başlayan yumruk ile tokalaşma adeti gelmemiş olmalı, ama belli de olmaz. Tam kahvede çaylarını içecekler ki arkadaşı Ayaz'a bir davetiye veriyor. Böylece macera başlıyor.
Arada oynamadır, tarladır, arabadır... hikayeyi ilerletmeyen şeyler var. Orayı geçiyoruz. Sonraki hikaye sahnesinde beraber giysi alışverişi yapıyorlar. Önce gelinlik dükkanına gidiyoruz. Böylece bir düğün alışverişinde olduğumuzu öğreniyoruz. Ardından hızla takım elbiseciye gidiyoruz. Bu takım elbiseci ayrıca klipin sponsoru. Bu sebeple gelinlikçiye hiç yüz vermeyen Ayaz ve arkadaşı önce dükkan çalışanıyla selamlaşıyor, sonra da ceket deniyor. Hatta ayaz, ceketle aynı renk ayakkabı önerip izleyiciye "bu kıyafetle var ya uçarsın" gibi şeyler söylediğini tahmin ettirmeyi de ihmal etmiyor. Bu noktada, kafamızda bir soru beliriyor. Eyvah! Ya Ayaz'ın sürüyle kadını reddetmesine sebep olan Zaralı kız arkadaşının nişanlısıysa? Bizim oğlan açıkta mı kalacak?
Sonraki hikaye parçamız direkt düğünden. Bizim Ayaz arkadaşının düğününde şarkı söylüyor. Arkadaşı beraber beğendikleri takımı giyiyor. Burada görüyoruz ki gelinlik giyen diğer kadın. Zaralı kız ise siyah bir elbise giymiş ve oynarken ara sıra kameraya bakıyor. Herhalde o da Ayaz'a karşı boş değil ve Ayaz o sırada kameranın merceğinde.
Klipte kızların sürüyle gelmesi, fakat Ayaz'ın onlara hayır demesini görmüyoruz. Bu sebeple o konuda ne kadar samimi bilemeyiz. Ama en azından arkadaşına düğün alışverişi için yardım etmeyi vaat etmiş ve vaadinin arkasında durmuş bu sebeple diğer konularda da güvenilir olduğunu tahmin edebiliyoruz.
Böylece Bir Sivaslı Uğruna dünyalarına olan yolculuğumuzun sonuna geldik. Mahallemize döndük, evlerimize dağılmadan önce ufak bir çay içelim dedik. Oturduk, çaylar geldi. "E ne var bunda? Adam türkü söylüyor, klipte de halay çekiyorlar beş on dakikamızı niye buna gömdük?" Dercesine yüzüme bakıyorsunuz. Çayımdan bir yudum alıp açıklıyorum.
Bazen günlük hayatın stresi, ufak fikir ayrılıkları, kutuplaşma filan derken kendimi çok yalnız hissediyorum. Bir hayatım var, bu bitmeden çeşitli şeyler yaşamış olmak istiyorum, diğer herkes için de bu böyle ama istediklerimiz ne kadar farklı? Birimizin istediklerinin mümkün olması için öbürünün özgürlük ve mutluluğundan mı kısılacak ve böyle ise ben bu terazinin neresindeyim? Fakat bu şarkı ve klipi gördüğümden beri içim (bu konuda) sevinç ile dolu. Çünkü arkadaşım için yorucu ve sıkıcı bir şey yaparken güzel bir kızla tanışıp sonra da bu konudaki hislerimi delice abartmak benim de rahatlıkla arkasına geçebileceğim bir fantezi. Geri kalan her konuda Ayaz Aydın ile farklı düşünsek bile, ben bu fantezinin mümkün olduğu bir dünyada hep beraber yaşayabileceğimize inanıyorum.
Anne tarafım Selanik göçmeni, ancak göçtükleri yer Sivas'ın bir ilçesi, bence sayılır.
Link: